Bin Muhteşem Güneş – Khaled Hosseini

Uzun zamandır betimlemeleri bu kadar mükemmel olan, böylesine sürükleyici bir roman okumamıştım. Yazar yaptığı betimlemelerle ismini konuşturuyor bence. Okuduğum her sayfa sanki bir film sahnesi gibi şerit şerit gözümün önünde canlandı. Ayrıca romanda anlatılan her şey beni derinden etkiledi.

Kitapta iki tane ana kahramanımız var. Bunlar Meryem ve Leyla. İkisi de bambaşka hayatlara sahipken, hayatlarının bir noktasında bu iki yaşam birbiri ile kesişiyor.

Savaş dönemi Afganistan’ı anlatıyor. Kadınlara verilmeyen değer, hor görmeler hepsi ince ince işlenmiş halde romanın satırlarına. Küçük yaşta evlenmek zorunda bırakılan kızların zorlu mücadelelerini okuyoruz romanda.

Afganistan vatandaşı bir kadın olmanın çaresizliğini akıcı bir şekilde anlatıyor yazar. Yok olan umutlar, beklenmedik ruh yıkıntıları arasında geçen fazla hüzünlü bir roman Bin Muhteşem Güneş…

Bir kadın olarak bir zamanlar bir yerlerde böyle zulümler olduğunu bilmek fazlasıyla üzücü. Romanın gerçek bir olaydan esinlenmiş olup olmaması ile ilgili bilgim yok maalesef. Bilen varsa beni bu konuda aydınlatabilir.

Ben kitabı cep boydan okudum. 493 sayfadan oluşuyor. Ama tekrar söylemek istiyorum; o kadar akıcı ki bu 493 sayfanın bitmesini istemiyorsunuz.

Öyle sayfaları var ki okurken gözyaşlarınızı tutamayabilirsiniz. Bazı kitaplar zamanı geldiğinde okunmalı. Ben bu kitabı alıp kitaplığıma yerleştireli 3 yıl oluyor yanılmıyorsam. Ancak okuma fırsatı bulabildim. Demek ki benim bu kitabı şimdi okumam gerekiyormuş ki; şimdi okudum. Umarım siz de sizin için en doğru zamanda okumuş olursunuz. Etkisinden kolay çıkamayacaksınız çünkü…

“Bu kentin ne çatılarını ışıldatan ayları sayabilirsin,

Ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi.”

Yorum bırakın